Türkiye’de şikecilerin, çetelerin ve ahlak yoksunu bir gurup insanın tüm yargı organları tarafından cezalandırılmasından sonra yeni bir temize çıkarma operasyonu başlatılmıştı.
Sırasıyla önce TFF değişmez denen kuralları değiştirdi ve sportif anlamda kupanın gerçek sahibine verilmesini engelledi. İşi sağlama almak isteyen siyasilerde boş durmayarak kanunları değiştirdi ve izzet, şeref fakiri bu insanların cezalarını indirmek için kolları sıvadı. Hemen hemen Türkiyede bütün kapılar yüzümüze kapanmışken, UEFA nın da taraflı ve şüpheli tutumları bizleri daha çok kaygılandırmaya başladı. Derken, CAS ın açıkladığı gerekçeli kararlar yüreğimize su serpmişti. Şimdi CAS kararları sonrasında köşeye sıkışan UEFA ya baskı yapmak için, tüm Avrupanın ve hatta dünyanın dikkatlerini bu davanın üzerine çekmemiz gerekmektedir.
Türkiye’de yapılan yürüyüşleri, tv ve gazetelerinde yayınlamayan yanlı basında sesimizin duyulmasını istemiyor. Bir gerçek var ki, bizim bundan sonraki elemlerimizin uluslar arası arenada ses getirmesi gerekmektedir. Bu vesile ile önümüzdeki NAPOLİ maçında, yönetim ve taraftar el ele vererek, görsel bir şölen eşliğinde UEFA ya baskı yapacak eylemler gerçekleştirmek zorundayız.
Pankartsa pankart, Balonsa balon, topa dokunmamaksa dokunmamak. Ne gerekiyorsa yapılmalı. Belki de NAPOLİ maçları, UEFA ya bu sene yollayacağımız en son şansımızda olabilir. Galatasaray kulübü ve taraftarının, şike ve ırkçılığı Avrupa maçlarında nasıl kameraların gözüne soktuğunu hepimiz hayranlıkla izlemiştik. Hayranlıkla dememin sebebi ise bizim taraftarımızın bir Avrupa maçında zorla içeriye soktukları pankarttan dolayıdır. Bu fırsatı değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. O gün Avni Aker dolmalı ve Trabzonspor’un isyanı tüm Avrupa’da hissettirilmelidir.